Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Aleksey Erkhov, CGTN Türk Genel Yayın Yönetmeni Ulaş Can’ın sorularını yanıtladı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Çin ziyareti, Rusya-Çin ilişkileri ve dünya genelindeki kriz başlıklarına değinen Erkhov, Rusya, Çin, Türkiye gibi ülkelerin ’emperyalist saldırganlığa karşı’ bir arada hareket etmesi gerektiğini söyledi.
Erkhov’la yapılan söyleşinin tamamı şu şekilde:
Tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu bir dünya düzenine geçiliyor. Bu çok kutuplu dünya düzeninde en önemli iki aktörden biri Rusya, diğeri ise Çin. Bu yüzden Çin ve Rusya ilişkileri sadece bu iki ülke için değil tüm dünya açısından çok önemli. Siz tecrübeli bir diplomat olarak Rusya ve Çin ilişkilerinin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rusya-Çin ilişkileri istisnai derecede yüksek seviyeye ulaştı. Tam teşekküllü bir siyasi diyalog gelişmekte, dış politika koordinasyonu artmakta ve mali, ticari, ekonomik ve insani alanlardaki bağlar aktif olarak teşvik edilmektedir. Etkileşimimizin temeli, geniş yelpazedeki ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı olup, işbirliğimiz küresel konjonktüre bağlı değildir ve üçüncü ülkelerin aleyhinde değildir.
Vladimir Putin’in devlet başkanlığı seçimlerindeki ikna edici zaferi, Moskova ile Pekin arasındaki stratejik etkileşimin kapsamlı biçimde güçlendirilmesini öngören siyasi çizginin sürekliliğini doğrulamaktadır. 16 Mayıs’ta Vladimir Putin Çin Halk Cumhuriyeti’ne resmi ziyarete başladı ve bu onun göreve başlamasından sonraki ilk yurt dışı seyahati oldu. Bir yıl önce Çin lideri, Çin Halk Cumhuriyeti başkanlığına yeniden seçildikten sonra ilk yurt dışı seyahatini Rusya’ya yapmıştı. Bütün bunlar, ilişkilerimizin özel doğasını ve iki ülke liderlerinin bu ilişkilere gösterdiği kişisel ilgiyi açıkça ortaya koymaktadır.
Günümüzdeki son derece zorlu uluslararası durumda, Rusya ve Çin’in tüm dış meydan okumalara ve tehditlere ortaklaşa karşı koymaya devam edeceğine inanıyorum. Ülkelerimizin daha adil bir demokratik dünya düzeni kurma ve uluslararası ilişkiler sisteminde reform yapma çabalarında ön saflarda yer alması da ilkesel açıdan önem arz etmektedir. Biz, devletlerin ve onların oluşturduğu birliklerin gerçek ağırlığını yansıtan çok kutupluluktan yanayız. BM bünyesinde bizimle birlikte, BM Şartı’nı Savunan Dostlar Grubu üyelerinin yanı sıra BRICS ve ŞİÖ üyeleri de bu hedeflere ulaşmaktadır. Türkiye’nin yaklaşımları bizim yaklaşımlarımıza objektif bir şekilde yakındır.
Xi Jinping geçtiğimiz hafta Avrupa’da önemli ziyaretlerde bulundu. Sırasıyla Fransa, Sırbistan ve Macaristan’ı ziyaret etti. Bu ziyarete merak edilen konularından biride Rusya ve Ukrayna arasında barış görüşmelerinin tekrara sağlanıp sağlanmayacağı. Bu konu ile ilgilki önümüzdeki günlerde Çin’in aracılığı ile barış görüşmeleri başlayabilir mi?
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ukrayna ve çevresinde yaşanan olaylara ilişkin dengeli bir tutum sergilediğini belirtmek isterim. Pekin, çatışmanın tarihi ve jeopolitik nedenleri çok iyi bilmektedir. Çinli dostlarımız, Ukrayna krizinin müzakere yoluyla çözülmesini engelleyen şeyin Rusya’nın tutumu olmadığını da anlamaktadır. Biz müzakerelere hazırız ancak Ukrayna tarafı müzakereleri istemediği gibi onları kanunen yasaklanmış durumda. Kiev’dekiler, diyalog yürütmeye değil, “Küresel Güney” devletlerinin oylarını aldatıcı bir şekilde kendilerine “çekerek” kötü şöhretli “Zelenskiy planı” gibi kendi ültimatomlarını Rusya’ya dayatmaya çalışmaktadır. İsviçre’nin Bürgenstock kentinde düzenlenecek konferansın amacı da tam olarak budur.
Çin liderliğine ve halkına, ABD ve Kiev’deki yandaşları tarafından çatışmanın devam ettirilmesi amacıyla düzenlenen benzer faaliyetlere yönelik ilkeli tutumlarından dolayı minnettarız. Rusya’nın güvenlik alanındaki meşru çıkarlarını veya mevcut jeopolitik gerçekleri dikkate almayan bu tür birliktelikler gelecek vaat etmemekte olup, açık bir şekilde başarısızlığa mahkumdur.
Rusya’nın Ukrayna operasyonundan sonra Rus şirketlerine eşi benzeri görülmemiş yaptırımlar uygulanıyor. Aynı zamanda Çin’in de bir çok teknoloji şirketi de yaptırımlar ve kısıtlamlarla karşı karşıya. Belli ki bu durum artarak devam edecek. Buna karşı Çin, Rusya ve hatta küresel güney diyebileceğimiz diğer ülkeler nasıl önlemler alabilir?
Evet, son iki yıldır Rusya’yı ekonomik ve mali abluka altına almayı, kendi iradesini Moskova’ya dayatmayı kendisine amaç edinen Batı’nın benzeri görülmemiş baskısıyla karşılaşmak zorunda kalıyoruz. Bu amaçlar doğrultusunda yaptırımlar uygulanmakta olup, bunlar kesinlikle keyfi olarak, herhangi bir uluslararası yasal dayanak olmaksızın ve ilgili BM kararları olmaksızın yürürlüğe koyulmaktadır. Hem Çin hem de Türkiye gibi ortaklarımız utanmazca “baskıya” maruz kalmakta ve bu baskı giderek arttığı konusunda haklısınız.
Bu saldırgan emperyalist metotlara karşı nelerle karşı koyabiliriz? Her şeyden önce dayanışmamız, ilkesel tutumumuzu, halklarımızın yaratıcılığı, yaratıcı düşünme gücü ve inisiyatifi ve en önemlisi de adalet ve bağımsızlık, barış ve baskı ve diktatörlükten kurtuluş için verilen ortak mücadeledeki birlik ve beraberlik arzumuz ile.