VAN – Türkiye’de belediyelere kayyım atamalarının ilki 11 Eylül 2016 tarihinde, 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile gerçekleştirildi. Kayyım atanan belediyelerden biri de Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yönetimindeki Van Büyükşehir Belediyesi oldu. Belediye Eş Başkanı Bekir Kaya tutuklanırken, yerine dönemin Van Valisi İbrahim Taşyapan kayyım olarak atandı. 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlere kadar geçen üç sene içerisinde, Van’da üç kez vali değişti. Büyükşehir Belediyesi, üç yılda üç farklı kayyım tarafından yönetildi.
31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerin kazanını Halkların Demokratik Partisi (HDP) oldu. Ancak sadece dört ay sonra, 19 Ağustos 2019 tarihinde gerçekleştirilen ikinci kayyım uygulaması ile Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanları Bedia Özgökçe Ertan ve Mustafa Avcı görevden alındı. Yerlerine yeniden Van Valisi Mehmet Emin Bilmez kayyım olarak atandı.
Hakkında birçok soruşturma başlatılan ve yaklaşık beş yıldır yurt dışında yaşamak zorunda kalan Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Bedia Özgökçe Ertan’la, kayyım atanma sürecini, kayyım atanma gerekçelerini geçirdiği yargı sürecini konuştuk.
‘ANLADIK Kİ SAVCILAR BİR BİRİLERİ İLE YARIŞA GİRMİŞ’
Yerinize kayyım atanmasının gerekçeleri nelerdi? Bu gerekçelere örnekler verebilir misiniz?
Kayyumların atanmasının hemen ardından, ana akım medya tarafından günlerce hedef gösterildik. Benim, Ahmet Türk’ün ve Selçuk Mızraklı’nın resimleri paylaşıldı ve bir sürü iftira atıldı. Ancak bize açılan davalarda, resmi olarak tek bir iddia yok. Kayyum döneminde, rüşvetçi ve Youtube’de bir sürü videosu dönen bir daire başkanı vardı. Onunla ilgili soruşturma başlatmıştık. Niye onlarla çalışmamışız diye kayyum atandı. Gerekçelerden bir tanesi budur. Başka bir örnek daha vereyim. Kozluk Belediye’si Van Büyükşehir Belediyesi’nden 5 ton mazot istedi yardım olarak. Biz de bu durumu belediye meclisimize sunduk. Meclis oy birliğiyle, yardımı kabul etti. Bir gün sonra AKP’li Gevaş Belediye Başkanı, ‘Bizim belediyelerimiz dururken, terörist belediyeye yardım yapıldı’ diyerek Twitter’dan bir paylaşım yaptı. Savcılık da derhal soruşturma başlattı. Bunun bir kayyum atama hazırlığı olduğunu anladım. Bunun üzerine meclis kararını savcılığa gönderdik ama Van’daki savcı böyle bir soruşma başlatmadığını söyledi. Bir baktık ki, Mersin Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmış. Anladık ki savcılar bir birileri ile yarışa girmiş, bir an evvel kayyum atansın diye. Kayyum atandıktan sonra baktık ki, gerekçelerden biri de Kozluk Belediyesi’ne mazot yardımı yapmakmış.
‘KONUŞTUĞUM HER ŞEYE DAVA AÇILMIŞ, HATTA KONUŞMADIKLARIMA DA…’
Nasıl bir yargı süreci geçirdiniz? Hakkınızda hangi suçlamalarla, kaç yıl hapis cezası istendi?
Onların bizim için açtığı davalar hemen sonuçlanıyor. Milletvekilliği sürecimde de açılan davalar var. Konuştuğum her şeye dava açılmış. Hatta konuşmadıklarıma da açılmış. Örneğin; o dönem Eş Genel Başkanımız olan Pervin Buldan bir konuşma yapmış. Bana, Pervin Hanım’ın konuşmasını tepki göstermeden dinlediğim için ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan dava açıldı. Öte yandan, ‘eş başkanlık’ sisteminin propagandasını yaptığım için de örgüt üyeliği ile suçlandım. Toplam 120 yıldan fazla hapis cezası talep ediliyor benim hakkımda. En son kayyum atanmadan önce, 30 yıl hapis istemiyle bir dava açılmıştı. O bir kayyum atama hazırlığıydı. Ceza vermeyi planlıyorlardı.
‘PARA BİR YERLERE GİTMİŞ AMA ORTAYA ÇIKAN BİR ŞEY YOK’
2019’da yapılan yerel seçimleri kazandıktan sonra, belediyeyi kayyımdan devralmış oldunuz. Üç yıllık kayyım uygulamasının ardından göreve geldiğinizde nelerle karşılaştınız?
Biz yeni dönemde belediyeyi tekrar kazanıp göreve başladığımızda belediyelerin oldukça mağdur edildiğini gördük. Belediye bir borcun altına girmiş ama ortada bir iş yok. Para yok, gelen bütçe harcanmış, para bir yerlere gitmiş ama ortaya çıkan bir şey yok. Üstelik buna dair bir soruşturma da yok. Göreve geldiğimizde devasa bir talan, hırsızlık, yolsuzluk ve içi boşaltılmış bir bütçe gördük. Yıllarca ödemeye çalışsa kurtulamayacağı bir borç altına sokulmuştu belediye. Bizim ilk tespitimiz, Büyükşehir Belediyesi’nin borcunun 1.2 milyar TL civarında olduğuydu. Diğer ilçe belediyelerinin de borçları benzer düzeylerdeydi. Van’daki belediyelerin toplam borcu 5.4 milyar TL gibi bir rakamdı. Ortada bir hizmet de yoktu. Çünkü kayyumların bir hizmet kaygısı yok. Paraların hızlıca el değiştirildiği, birilerine peşkeş çekildiği işler çıkarılmış sadece.
‘HAZIRLADIĞIMIZ DOKUZ DOSYAYI KAMUOYUNA DUYURACAĞIMIZ VE SAVCILIĞA BİLDİRECEĞİMİZ GÜN KAYYIM ATANDI’
Sizden önceki kayyım döneminde, belediyede kadrolaşma yapıldı mı? Yapıldıysa, siz nasıl bir önlem aldınız veya almaya çalıştınız?
OHAL ile birlikle KHK’lar devreye konulduğunda, sadece Van Büyükşehir Belediyesi’nden bile 653 insan işten çıkarıldı. Bunu o dönem kayyum yönetimindeki belediyenin genel sekreteri, övünerek anlattı ve bundan mutluluk duyduğunu söyledi. Bu kişilerin yerlerine, başka şehirlerden, başka görevdeki insanlar getirildi. Milletvekilliği görevinde bulunduğum dönemde, insanlar yanıma gelip, kayyum yönetimdeki belediyelerden para karşılığında kadro satın aldıklarını ve işe alınıp birkaç ay sonra tekrar işten çıkarıldıklarını söylediler. Bunun somut örnekleri de vardı. Göreve geldiğimizde, hali hazırda 199 kişinin usulsüz bir şekilde işe alındığı tespit ettik.
Kayyumların geçmişe yönelik yapmış oldukları usulsüzlüklere yönelik de tespitlerimiz vardı. Biz bunlarla ilgili hazırlamış olduğumuz dosyaların son aşamasına gelmiştik. Uygulamaya başlamıştık ki kayyum atandı. Hatta 19 Ağustos günü Büyükşehir Belediye Meclisi toplanacaktı. O gün hazır olan dokuz dosyayı hem kamuoyuna açıklayacaktık hem de savcılığa bildirecektik. Tam da o gün kayyum atandı zaten.
‘O KADAR ÇOK ÇALMIŞLARDI Kİ, ONLARIN YAPTIĞINDAN BEN UTANIYORDUM’
Yeniden Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı olmak ister miydiniz? Görevde kalmış olsaydınız neler yapardınız?
Bence buna halk karar vermeli. Ben Van’ı çok seven bir Vanlıyım. Van’da bir taş üzerine bir taş koyabilmek bile benim açımdan bir mutluluk. Ben çok kısa bir süre görev yapabildim ama hayatımın belki de en mutlu günleriydi. Yaptığımız bir parkta çocukların oyun oynaması bile beni çok mutlu ediyordu. Biz görevde kaldığımız dört ay içerisinde, tasarruf ettiğimiz paralardan, 12 tane park yaptık. 54 milyon TL de borç ödedik. Ben Van Gölü’ne dair bir şeyler yapmayı çok isterdim. Çok fazla projemiz vardı ve yapabilirdik. Çok tasarruf ediyorduk. O kadar çok çalmışlardı ki, onların yaptığından ben utanıyordum. Görevimi sürdürebilmeyi isterdim. Çok da acısını ve ağrısını çekiyorum. Çünkü kente çok büyük bir haksızlık yapıldı. Halk 2019’da kenti kayyumlardan geri aldı ve açıkça onları istemediğini beyan etti. Bu valiler hangi vicdanla o koltuklara bu kadar rahat oturabiliyorlar?
‘YA SÜRGÜNDEYİZ YA HAPİSTEYİZ’
Birçok siyasetçi şu anda ya cezaevinde ya da yurt dışında yaşıyor. Siz de şu anda onlardan birisiniz. Ne hissediyorsunuz?
Bu durum; Kürt halkının seçtiği belediye başkanlarına ve milletvekillerine dayatılmış bir kader gibidir. İki seçenek var. Ya sürgündeyiz ya hapisteyiz. Ben sürgün düşme kararını çok zor aldım. Bir ağacı zorla kökünden koparmak gibi bir şey bu. Kişi olarak bunun acısını her gün yaşıyorum. Fakat, her nerede olursak olalım çabalamaya devam ediyoruz. Kürt sorunu çözülmediği sürece ve Kürt toplumunun temek hakları kabul edilmediği sürece, bu ağır işkence halleri devam ediyor. Biz elbette bir gün döneceğimizi düşünüyoruz. Evimize döneceğiz ve kendi yurdumuzda kaldığımız yerden devam edeceğiz.
‘BİZİM OYLARIMIZI İSTİYORLAR AMA BİZİM SÖZ SAHİBİ OLMAMIZI İSTEMİYORLAR’
Önümüzde yeniden yerel seçimler var. Yeniden Van’ın belediye başkanları seçilecek. Sizin seçim öngörünüz nedir?
2009’dan beridir, Kürt halkının giderek iradesini artırarak ortaya koyduğu bir tablo var. En son 102 belediye almıştık. Ancak iktidar bunu bir egemenlik problemi olarak algıladığı için kayyum atamaya başladı. Başta CHP olmak üzere bizim dışımızdaki tüm muhalefet partileri bunu destekledikleri için, bugün kayyumlar pervasızca atanabiliyor. Hiç kimse buna sadece iktidarın uygulaması gözüyle bakamaz. Çünkü sessiz kalarak destekleyen bir muhalefet söz konusu. Bizim oylarımızı istiyorlar ama bizim söz sahibi olmamızı istemiyorlar. Kürt halkı, önümüzdeki seçimlerde de bunun cevabını kayyumları göndererek verecek.